İran’da seçmenler ülkenin 14. cumhurbaşkanını belirlemek için bu sabahtan itibaren sandık başına gitmeye başladı.
Ülke genelinde yaklaşık 59 bin noktada sandık kuruldu ve 61milyona yakın seçmenin bulunduğu ülkede katılımın nasıl olacağı büyük merak konusu.
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Mayıs ayında helikopter kazasında ölmesi sonrası yapılan seçimlerde 6 adayın seçime girmesi rejim tarafından onaylanmıştı.
Ancak bu adaylardan ikisi, muhafazakar oyların bölünmesini önlemek için yarıştan çekildi. Bu çekilmelerin dini liderliğin isteğiyle gerçekleştiği yorumu yapıldı.
Bugün yarışan dört cumhurbaşkanı adayı arasında olan Mesut Pezeşkiyan, kampanya sürecindeki söylemleri ile diğer isimlerden farklılaştı.
Pezeşkiyan, iki eski reformcu cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Muhammed Hatemi ile eski dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif’in desteğini almış durumda.
Son yapılan kamuoyu yoklamaları Pezeşkiyan’ı, İran Devrim Muhafızları’nın eski komutanı ve şu anda parlamento başkanı olan Muhammed Bakır Galibaf ve Said Celili’nin önünde gösteriyor.
Celili, İran’ın nükleer programı ile ilgili görüşmelerde ülkeyi temsil eden heyete başkanlık etmişti.
Bugün sandıkta yarışacak 4 isim arasında olan Mustafa Purmuhammedi, adaylar arasındaki tek din adamı konumunda.
Muhafazakar cumhurbaşkanı adayları Batı’yla ilişkilerin iyileştirilmesine karşı çıkıyor ve İran’ın yaptırımlara rağmen başarılı olabileceğini savunuyor.
Reformcu kanatta yer alan eski sağlık bakanı Mesut Pezeşkiyan, kadınlara karşı katı başörtü kurallarını dayatan ahlak polisinin eylemlerinin “ahlaksız” olduğuna yönelik açıklaması ile dikkat çekti.
69 yaşındaki Pezeşkiyan bu dayatma için, “Eğer belli kıyafetleri giymek günahsa, bu nedenle kadınlara yapılanlar 100 kat daha büyük bir günah. Bir kimseye giyiminden dolayı baskı yapma izni verildiği dinin hiçbir yerinde yazmıyor” dedi.
Pezeşkiyan ayrıca İran ekonomisine büyük zarar veren yaptırımları ortadan kaldırmak için Batı ile ilişkileri iyileştirmeye ve nükleer müzakereleri yeniden canlandırmaya çalışacağına söz verdi.
Seçime katılım oranı İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin önemli bir testi olarak görülüyor.
2021’deki son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve Mart ayındaki parlamento seçimlerinde katılım rekor seviyelerde düşük gerçekleşti.
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney halka “maksimum” katılım çağrısında bulundu.
Rejimi destekleyen halk kesimlerinin, seçime büyük bir katılım göstermesi sürpriz değil.
Gençler ve çoğunlukla toplumun orta sınıfında yer alan İranlılar ise büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Bu kesimler devlet yönetimindeki herhangi bir siyasi sürece güvenmiyor.
BBC’nin telefonla temas kurduğu Tahran’da yaşayan 20 yaşındaki bir öğrenci, “Sokaklarda, ‘daha iyi bir yarın için’ oy isteyen bir sürü reklam panosu var, ancak artık bunları yemiyoruz. Kimse oy vermek istemiyor” diyor.
Mahsa Amini’nin 2022’de ahlak polisi nezaretinde ölümünden sonra başlayan tarihi protestolarda, toplumun bir bölümü ile yönetim arasındaki uçurum dramatik bir şekilde genişledi.
Protestoculara yönelik acımasız tutum, özellikle Z kuşağı arasında rejime yönelik nefreti derinleştirdi.
Geçmişte yapılan seçimlerde, reformcu cumhurbaşkanlarına bağlanan umutlar da değişim getirmedi.
Ülkede reform isteyenler giderek daha fazla marjinalleştirildi.
Eski bir cumhurbaşkanı olan Hasan Ruhani dahi adaylık izni alamadı.
Pek çok İranlı, sandık yoluyla anlamlı bir değişim sağlanabileceğine dair umudunu yitirdi.
Tahran’da daha önce reformcu adaylara oy veren 70 yaşındaki bir kadın BBC’ye “Bu yıl oy vermeyeceğim. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorum. Ekonomi o kadar kötü durumda ki, bir nesil genç artık İran’ı terk etmek istiyor” diyor.
Protestolar sırasında hapsedilen kadın hakları savunucusu Azad (gerçek adı değil) yapılanı bir “seçim sirki” olarak tanımlıyor.
Bir sosyal medya uygulaması üzerinden BBC’yle mesajlaşan Azad, “Kuklacı, ismi Hamaney olan tek bir kişi olduğunda, sandıktan hangi ismin çıktığı önemli değil” yorumunu yapıyor.
Azad, Mahsa Amini protestolarının zirve yaptığı günlerde sokaklarda “Reformcu olsun, muhafazakar olsun, onlar için oyun bitti” sloganı atıldığını hatırlatıyor.
İran’da bazıları, seçime katılımı artırmak amacıyla dini kurumların Pezeşkiyan’ın yarışmasına izin verdiğine inanıyor.
Azad da bu görüşte ve Pezeşkiyan’ın adaylığını rejimin oynadığı bir “oyun” olarak nitelendiriyor:
“Onlara güvenmiyoruz ve manipüle edilmek istemiyoruz.”
Son birkaç gündür Tahran’dan BBC’ye bu haber için konuşan birçok kişi bu görüşü yineledi.
Bir hukuk öğrencisi BBC’ye “Oy vermek bir görev ama ben vermeyeceğim. Çünkü önceki tüm seçimler, cumhurbaşkanlarının halk için çalışmadığını gösterdi” diyor.
Ancak Pezeşkiyan’ın açık görüşlü İranlılar için temsil ettiği küçük değişim umudu ışığı, diğerlerini de sandık başına gitmeye ikna edebilir.
Tahranlı 54 yaşındaki Meryem, “Pezeşkiyan’a oy vereceğim” diyor ve ekliyor: “Değişimin yalnızca İran’ın içinden, reform yoluyla gelebileceğine inanıyorum.”
Meryem, Pezeşkiyan’ın güvenlik kurumları ile ilgisi olmadığına ve hakkında herhangi bir yolsuzluk iddiası bulunmadığına işaret ediyor.
Ayrıca İran’ın dış dünyayla ilişkilerini geliştirebileceğini umuyor ve kazanacağına inanıyor.
Eğer bunu yaparsa ne kadar manevra alanına sahip olacağı konusunda büyük bir soru işareti var.
Düşünce kuruluşu Chatham House’tan Senem Vekil bu noktaya dikkat çekiyor ve “Pezeşkiyan yalnızca ismen reformist” diyor:
“İslam Cumhuriyeti’ni destekliyor ve dini lidere derinden bağlı. Onun adaylığı potansiyel olarak halkın sandığa katılımını artırabilir ancak seçilmesi halinde üslup farklılığından daha fazlasını beklememek gerekir.”